20101221

Kendi Tadına Bakan Adam

Bir çok insandan birer ikişer ısırık almıştı,
Ağızda eriyen, çok güzel tadı olanlar da vardı,
midesini bulandırıp kusturanı da.

Kendisinden de bir çok ısırık alan olmuştu,
Çok beğenip ikinci ısırığı alan da vardı,
ağzındaki lokmayı yüzüne tüküren de.

Bir gün tüm bu karşılıklı tadımlardan sıkıldı,
restorandan çıktı ve karşıdaki tepeye tırmandı.
Oraya daha önce kimse çıkmamıştı, yapayalnızdı.
Burası artık onun kendi tepesiydi, bayrağını dikti.

Günler geçti ve acıktı, etrafta ısırık alacak kimse yoktu.
O ana kadar tanıdığı kimsenin düşünmediği bir fikir geldi aklına:
Kendi tadına bakacaktı!

İlk ısırık hep kalpten alınırdı, adeti bozmadı.
Bir çok kalbin tadına bakmıştı, kendisininkinin tadını çok merak etti.
Dişlerini kalbine geçirdiğinde anlamsız bir boşluk hissetti.

İkinci ısırık vücudundan bir parça, kişiye göre tam olarak neresi olacağı değişir.
Onun sevdiği kısım bileklerdi, el bilekleri.
İki bileğinden de kocaman ısırıklar aldı, kendini pis hissediyordu.

Son olarak beyinden bir parça alınırdı.
Daha önce kimsenin beyninin tadına bakmamıştı,
onun beynini de ısıran olmamıştı.

Zaten o restoranda çok az sayıda insan beyin tadacak kadar ileri gitmişti.
Tadanlar da genellikle tükenene kadar birbirlerini yiyip bitirmişlerdi.

Bir anda farketti ki,
Kendi beynini ısıramazdı... Bu anatomik olarak imkansızdı.

Kısa bir süre sonra o tepede açlıktan ölüverdi.

20100521

Dı Ofis

Yerli ofis sitkomu - orcinal, gerçek kesit. Başlarda tempo ağır ama sonlara doğru gerilim tırmanıyor. İzliyoruz...

Ben: Kafam iyi benim.
Aziz: Olm sende acayip bilimkurgu potansiyeli var.
Ben: Aramızda kalsın.
Aziz: tamam.
Ben: Az önce klavyeden iki tuş attım ağzıma, iyi kafa yaptı. F4 ile scroll lock. Zaten bu scroll lock ne skime yarıyor anlamış değilim.
Aziz: Cidden ya.
Ben: Sırf bunu öğrenmek için bilgisayar mühendisliği okudum 5 yıl.
Aziz: Ne işe yarar ki?
Ben: Üstüne mastır yaptım, yine de öğrenemedim. Askerde öğretirler umarım.
Aziz: Kesin.

Aziz: Bizim eleman uyuyo olm. Bi kaldır.
Ben: Aha kalktı. İşemeye gidiyo kesin, sabah işemesi.
Aziz: Olm. Domuz giribi olmasın?
Ben: Abouv!
Aziz: Öksürük, bulantı, çiş, halsizlik.
Ben: Çaktırmadan kan örneği alalım. laboratuvarımızda inceleyelim.
Aziz: :D Çaktırmadan.
Ben: Ben iğneyle koşayım etrafta, sen bana çelme atmış gibi yap. üstüne düşeyim bunun.
Aziz: Tamam, olur ağbi.
Ben: O sırada gözünden kan alırım. Kaza süsü. Süsleriz böyle kurdelayla falan, kremayla süsleriz.
Aziz: :D

Aziz: Barış...
Ben: Süle.
Aziz: Öylesine.
Ben: Aziz...
Aziz: Siri la!
Ben: Aziiiiiiiz!
Aziz: Efendim
Ben: AZİİİİZİİİİİİZİZİZİZZİİZZİZİZİ!!!!
Aziz: Efendim ağbi.
Ben: Aferin akkılı ol.

20100225

Bay Mor Feus ile Akşamüstü Sohbetleri

Bay Mor Feus'a sorun köşesine hoş geldiniz. Bay Mor Feus kâh bir rüya yorumcusu, kâh bir aşk doktoru, kâh bir kukusal-pipisel dert ortağı.

İlk mektubumuzu yavrum benim Kıbrıs'tan kemikkıranbelbüken arkadaşımız yazmış:

Sevgili Bay Mor Feus, şöyle bir fobim var: Kıza iltifat etçeksin, "Bugün çok güzelsin", karşılığında diyecek ki: "Sadece bugün mü?". Hınk diye kalacaksın orda, tıkancaksın. "Evet" desen bir problem, "Hayır" desen başka bir problem.


Değerli çocuğum kemikkıransonbelbükücü,

Sana hazır laflar hazırladım, bunu gerçek hayatta da kullanabilirsin. Aşağıdaki lafı kesip katlayıp cüzdanında taşı.

"Şimdi şöyle oluyor hayatım, senin güzelliğin benim algı akısının üzerinde olduğundan, geçen zaman içinde henüz tam olarak algılayamadım. Zamanla sendeki güzelliğin daha fazlasını algılayabildiğimden, gün geçtikçe bendeki algılanmış göreceli güzelliğin daha da artıyor. Bu yüzden her geçen gün daha güzel geliyorsun bana ama bu demek değildir ki önceden güzel değildin. Benim gözlemlediğim evrenime anca geliyor. Tıpkı yıllar önce patlamış olan yıldızların ışığını bizim anca görüyor olmamız gibi."

Sonunda "Nasıl kodum çocuğu?!" diye elini şaklatmak opsiyonel.