20140807

Gözlerim dolu dolu oluyor

Sevgili günlük,

Bugün yaz ortasında dolu fırtınası qeyfi yaşadık. Yağış bizi öğle arasında pidecide yakaladı. Dolu taneleri mermi gibi iniyordu, vurulup yaralananlara acılı lahmacun ile kompres yaptık. Mekanın korsan balkonu göçtü, yağmur oluğu içeri boşaldı. Taş fırına sığınmak için soğumasını bekledik.


Gökyüzü ağza alınmayacak büyüklükte taneleri üzerimize "pütüh, pütüh" diye tükürdü. Arada tükürük de geldi tabi (sulu-kuru yağdı).


Biraz sakinleşir gibi olduğunda (ağlamıyorum çocuklar, gözüme bir şey kaçtı) bi yüzüş arabayı almaya gittim. Dört tarafı sularla çevrili araba parçasına girdiğimde paçalarımın ispanyol paça olmadığına bir kez daha sevindim (daha önce de sevinmiştim komik durmuyorlar diye) eğer öyle olsalardı çok daha fazla su çekerlerdi.

Arabaya bindikten sonra pencereden gözüken manzara, Profesör Emett Brown'un ünlü bir öz deyişini aklıma getirdi: "Where we are going, we don't need roads". Hey gidi profesör dedim içimden, sonra gözümden bir damla yaş akı kapasitörü.


Arabayla suyun içinde ilerlerken arkadan aşağıdan bir şey selektör atıyordu. Baktım ki kendisi bir karpuz, usulca solluyor beni. Bir İzmirli olan arabam Jamal'ın torpido gözünden plaj şemsiyesi sapını çıkarttım ve Kaptan Ahab misali karpuzu mızraklayıp arabaya çektim.